Gemiden Portreler

13 Mayıs 2007 Pazar |

Atalante, Yunanca “ağırlık açısından eşit” demektir. “Denge, ölçü” anlamına gelen başka bir sözcükle ilişkili “atalantos” kelimesinden türemiş. Yunan mitolojisine göre, erkek çocuk bekleyen İasos bir kız babası olunca hayalkırıklığına uğramış ve Atalante’yi dağ başına bırakmış. Onu bir ayı emzirmiş. Sonra avcılar bu kızı alıp avcı olarak büyütmüşler. Avcı kızı koşuda kimse geçemezmiş. Kız oğlan kız kalmak istediği için, kendiyle evlenmek isteyenleri yarışa zorlar, taliplerini geçer sonra da onları kargısıyla öldürürmüş. Ancak Hippomenes, koşuya başlamadan önce yanına üç altın elma almış. Atalante’nin yaklaştığını gördükçe elmaları birer birer yere düşürmüş. Atalante, güzelliklerine dayanamarak elmaları eğilip topladığı için geri kalmış. İlk defa yenildiği için Hippomenes ile evlenmiş Bir gün Zeus’un tapınağında sevişmişler. Bu saygısızlığa kızan tanrılar ikisini de aslana çevirmiş.


L’Atalante (Latalant okunuyor) ise denizler ve okyanuslar dünyasında; 84,60 metre uzunluğunda, 15,85 m. genişliğinde, içinde 8 laboratuvar, 7 vinç, 1 denizaltı, sualtı araçları için hangar, sualtı dünyasının bir çok açıdan incelenmesini sağlayan alet ve ekipmanlarla kafeterya, toplantı odası, spor salonu da bulunan 59 kişilik yatak kapasitesine ile kapalı devre kablosuz ağa sahip elektrikle çalişan bir Fransız araştırma gemisi olarak biliniyor.

İlk günler
Gemi, Fransız toprağı sayılıyor, Türk suları üzerinde seyretse de. Her yiğidin ayrı bir yoğurt yiyişi var. Dolayısıyla gemideki ilk günlerim adab-ı muhareşet kaidelerini gözlemleyip herkesin ne yaptığını anlamaya çalışmakla geçti. Bilim insanları, aralarında iş bölümü yapıkları için araştırmalarına 24 saat ara vermeden devam ediyorlardı. Aynı durum tayfalar için de geçerliydi.

Isınma turları ve temel kavramlar
Bu araştırma gemisinde tam olarak ne yapıldığını, hangi aletin denizin dibine ses sinyali gönderdiğini, hangisinin karot almaya yaradığını, akşam toplantılarındaki tartışmalarda neler konuşulduğunu ancak Türk ekibinin yardımları sayesinde anlayabildim. Önce bana yerbilimleriyle ilgili temel kavramları öğreterek yerküreye bambaşka bir gözle bakmamı sağladılar. Jeofizikçi Caner İmren sayesinde dünyada ve Türkiye’de neden deprem olduğunu, deniz tabanının röntgenini çekerek elde edilen bilgilerin ne amaçla ve nasıl kullanıldığını öğrendim. Sualtı heyelanlarının sebep olacağı tsunami dalgalarını modellemeye çalışan Sinan Özenen karmaşık çalışmalarının içeriğini gösterdi. Gülsen Uçarkuş Kuzey Anadolu Fay hattının batısının ve Marmara Deniz’inin neden bilim insanlarının bu kadar ilgisini çektiğini izah etti, bilgisini en basit hale getirerek beni ‘batimetri’ kelimesiyle tanıştırdı. Sena Akçer gemideki laboratuvarları gezdirdi, çökellerin incelenerek dünya tarihinin nasıl okunabileceğini, aletlerin ne işe yaradığını gösterdi. 12 yıldır İTÜ’de çalışan Prof. Boris Nataline bulguların ve çıkan sonuçların anlamını açıkladı, bilim eğitimine nasıl yaklaşılması gerektiği konusundaki görüşlerini paylaştı. Türk ekibinin şefi Prof. Celal Şengör’süz böyle bir tecrübeyi yaşamak zaten mümkün olamazdı. Bana, bambaşka bir dünyanın kapılarını açtı.

Gemiden portreler
Deniz hidrojeologu Mike Volker 40 yaşına kadar Porche firmasında mekanik uzmanı olarak çalışmış, amatör araba yarışlarına katılmış ve bir gün hayatında köklü bir değişiklik yapmaya karar vermiş. Araba merakı yüzünden tamamlayamadığı üniversite eğitimine geri dönmüş. Çöllerde ve dağlarda yürüyüş yapıp taşları incelemek, babasıyla ortak ilgi alanlarıymış. 50 yaşında akademik kariyerine başlamış. Deniz tabanına yerleştirilen ve sıvı akışını ölçen, ayrıca kimyasal analiz yapılması için su ve gaz örnekleri toplayan aletler geliştirmiş. Bunlardan ikisi Marmara Denizi’nin tabanına yerleştirildi bile. Farklı yerlere 6 tane daha yerleştirilecek ve 1 sene boyunca deniz tabanında kalacaklar.

Teamboueon Berard, geminin güverte sorumlusu. Deniz üstündeki her görev son derece önemli, çünkü en ufak bir hata insanların hayatını tehlikeye atabilir. Güneybatı Pasifik’te, bir zamanlar Fransız hapishanesi olarak kolonileşen New Caledonia adasında doğmuş. 2014 yılında gerçekletirilecek referanduma göre, ya bağımsızlaşacaklar ya da Fransız yönetiminde kalacaklar. Bebe yani Berard, emekli olunca kabilesine geri dönüp eski sakin hayatının keyfini sürmeyi hayal ediyor. Kaneka denen, pasifik ve reggae karışımı yerel müziklerini çaldığında ise dans etmemek mümkün değil. Kültürleri onlara barışçı olmayı kalpten öğretmiş. Her zaman hayatın iyi yanını görmeye çalışırken, Fransızların artık onları dinlediğini ve sorunlarını tartışabilecek bir platform yaratabildiklerini söylüyor. Hem Katolik Kilisesi’nin hem de Fransız kültürünün güzel yanlarını almaları sayesinde, kaybettiklerinin yanısıra çok şey kazandıklarını düşünüyor. Tek bir şeyde ısrarcı: Hepimiz eşitiz, öyle kalalım!

Fransa’da gemide çalışan kadınların oranı yaklaşık %10. Çünkü uzun süre açık denizlerde yol almak, karada düzenli bir hayat kurmayı zorlaştırıyor. Geminin üçüncü kaptanı Enora Person 26 yaşında ve farklı bir seçim yapmaktan memnun. Tayfa onu çok seviyor, çünkü gerçek bir hanımefendi. Mutfak hizmetinden ve geminin kağıt işlerinden o sorumlu. Araştırma gemilerinde çalışmanın çok daha keyifli olduğunu, çünkü karada tanışamayacağı değişik meslekten bir çok insanla burada sohbet etme imkanı bulduğunu söylüyor. Bazen deniz trafiği ve geminin kapasitesi müsait olmasa da, bilim insanlarının isteklerini yerine getirmeye çalışarak onların belirlediği rotaya sadık kalmaktan dolayı çok mutlu oluyor.

Gemideki küçük, sarı denizaltı Nautile’in teknik aletlerini hazırlayan, geliştiren, tamir eden bir ekip var. Farklı araştırma gemilerinde farklı görevlerde de bulunuyorlar. Philippe Noel ve birlikte çalıştığı üç meslektaşı yeni teknolojilerle çalışabilmenin keyfini sürüyor. Metan miktarlarını, akıntı hızlarını, deniz tabanı tortularını toplayacak ve ölçecek aletleri birlikte hazırlıyorlar. Bu aletler çok pahalı ve çok hassaslar. Konularında uzmanlaşmak için hepsinin de elektronik, kimya, matematik ve biyolojinin temel bilgilerini edinmeleri gerekiyor. L’Atalante’da en küçük bir görev üstlenebilmek için dahi hem rekabetçi, hem sabırlı bir kişiliğe sahip olmak, hem de disiplinli çalışma alışkanlığını geliştirmiş olmak çok önemli.

Türk Deniz Kuvvetleri
L’Atalante’ın Marmara Denizi’ndeki seyrine yardımcı olan en büyük
Türk kurumu da. Seyir Hidrografi ve Oşinografi Dairesi Başkanlığı’ydı. Seyir boyunca, araştırmanın en iyi şekilde gerçekleşmesi için desteklerini bir an bile eksik etmediler. Denizaltı dibe indiğinde Sahil Güvenlik Botu yanımızdaydı, trafik yoğunlaştığında ise bizi çembere aldılar. Herhangi bir sorunla karşılaşıldığında hep yardıma koştular. Bilimi ve araştırmaları bizlerden sonra en çok onlar sahiplendi.